‘Bebek durmadan ağlıyor ve ben onu susturamıyorum.’
‘Sinirleniyorum ama bebeğime yetemediğim için vicdan azabı da çekiyorum.’
‘Bir türlü karar veremiyorum.’
‘Mutlu olmam lazım biliyorum sma mutlu olamıyorum.’
‘Ya hiç birşey yapasım yok ya da sürekli ağlıyorum.’

Bu cümleleri maalesef doğum sonrası depresyona girmiş annelerden sıklıkla duyuyoruz.

Biliyoruz ki özellikle doğum sonraki ilk yılda anksiyete, obsesif- kompulsif bozukluk gibi psikiyatrik hastalık riski artmaktadır.

Doğum sonrası depresyon (DSD) ihtimali ise %5 ila %20 arasında (ortalama %10) değişmekte.

DSD sık görülse de utanma, kendini yalnız hissetme, çevre baskısı, belirtilerin depresyon değil ‘doğal süreç’ olarak nitelenmesinden dolayı yardım isteyememe gibi nedenlerle çoğu zaman tanı konulamamakta.

DSD’nin hızlı fizyolojik değişim dönemi veya  doğum sonrasındaki ilk günlerde sıklıkla görülen annelik hüznünden ayırt edilmesi önemlidir.

DSD’de sıklıkla:

  • üzgün, çaresiz ve gergin hissetme
  • sık ruh hali değişimi
  • sürekli ağlama veya hiç ağlayamama
  • yorgunluk,uyku ve iştah problemleri 
  • bebeğine karşı zıt duygular
  • kendini değersiz ve suçlu hissetme
  • çocuğun bakımında güçlükler
  • ilgi, konsantrasyon ve aktivite azalması 
  • ajitasyon, sinirlilik
  • insanlardan uzaklaşma, evden çıkmama
  • kararsızlık, konsantrasyon bozukluğu 
  • sürekli kendi kendini eleştirmek
  • herşeyin en kötüsünü beklemek
  • yetersizlik ve beraberindeki vicdan azabı hissi izlenmektedir.‘

Doğumdan sonraki 2-8. hafta içinde başlayarak 1 yıla kadar devam edebilir.

Nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber;

  • daha önce depresyon geçirilmesi 
  • sosyoekonomik problemler
  • plansız gebelik
  • evlilik ve sosyal destek problemleri 
  • anne sütü problemleri
  • anne bebek ayrılıkları 
  • bebek bakımına dair yetersizlik hissi
  • olumsuz veya kayıpla sonuçlanan gebelik veya doğum süreçleri gibi olaylarda DSD riski artabilir

Özellikle risk faktörleri bulunan kadınların yakın izlem ve DSD açısından doğum sonrası değerlendirilmeleri çok önemlidir.

Ne yapmalısınız?

  • Öncelikle bir şeylerin yanlış gittiğini farkedin ve bu durumu eşinizle ve/veya arkadaşınızla veya akrabanızla konuşun
  • Yeterli destek alamaz veya düzelme hissetmezseniz mutlaka hekiminize danışın. 
  • Bu süreç TEDAVİSİ OLAN BİR SÜREÇTİR.
  • Gün boyunca yalnız kalmamaya çalışın. Arkadaşlarınızı ve başka anneleri görmeye özen gösterin. 
  • Destek gruplarından fayda görebileceğinizi bilin.
  • Yardım isterken utanmayın veya kabul ederken suçluluk hissetmeyin. Teklif edilirse kabul edin.
  • Mümkün olduğunca çok dinlenin, iyi beslenin ve kendinize zaman ayırmaya çalışın. Yarım saatlik bir yürüyüş bile size iyi gelecektir.
  • Egzersiz yapmaya gayret edin.
  • Özellikle omega-3, D vitamini ve demir desteği dengeli bir diet ile birlikte çok yardımcı olmaktadır.

DSD,  travmatik ve zor bir süreç de olsa kendi kendine geçebilir ancak alacağınız her türlü sosyal destek, özellikle bu konuda uzmanlaşmış sağlık profesyonelleri tarafından planlanan tedavi protokolleri (bireysel ya da aile psikoterapisi, ilaç tedavi) sizin en kısa sürede ve az hasarla  bu dönemi atlatmanızı sağlayacaktır.