‘Bebek durmadan ağlıyor ve ben onu susturamıyorum.’
‘Sinirleniyorum ama bebeğime yetemediğim için vicdan azabı da çekiyorum.’
‘Bir türlü karar veremiyorum.’
‘Mutlu olmam lazım biliyorum sma mutlu olamıyorum.’
‘Ya hiç birşey yapasım yok ya da sürekli ağlıyorum.’
Bu cümleleri maalesef doğum sonrası depresyona girmiş annelerden sıklıkla duyuyoruz.
Biliyoruz ki özellikle doğum sonraki ilk yılda anksiyete, obsesif- kompulsif bozukluk gibi psikiyatrik hastalık riski artmaktadır.
Doğum sonrası depresyon (DSD) ihtimali ise %5 ila %20 arasında (ortalama %10) değişmekte.
DSD sık görülse de utanma, kendini yalnız hissetme, çevre baskısı, belirtilerin depresyon değil ‘doğal süreç’ olarak nitelenmesinden dolayı yardım isteyememe gibi nedenlerle çoğu zaman tanı konulamamakta.
DSD’nin hızlı fizyolojik değişim dönemi veya doğum sonrasındaki ilk günlerde sıklıkla görülen annelik hüznünden ayırt edilmesi önemlidir.
DSD’de sıklıkla:
Doğumdan sonraki 2-8. hafta içinde başlayarak 1 yıla kadar devam edebilir.
Nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber;
Özellikle risk faktörleri bulunan kadınların yakın izlem ve DSD açısından doğum sonrası değerlendirilmeleri çok önemlidir.
Ne yapmalısınız?
DSD, travmatik ve zor bir süreç de olsa kendi kendine geçebilir ancak alacağınız her türlü sosyal destek, özellikle bu konuda uzmanlaşmış sağlık profesyonelleri tarafından planlanan tedavi protokolleri (bireysel ya da aile psikoterapisi, ilaç tedavi) sizin en kısa sürede ve az hasarla bu dönemi atlatmanızı sağlayacaktır.